Bir Interrail Macerası: O Son Treni Kaçırmayacaktım!

Bir üniversite öğrencisi için yurt dışına ilk adımın en ekonomik yolu şüphesiz Interrail bileti almak. Ben de, Torino'da Erasmus yaptığım dönemde 2 kez Interrail yaparak, Avrupa demir yolu işletmelerini sonuna kadar sömürdüm. Yetmedi; hiç hostelde kalmayıp, yemek ihtiyacımı BİM tadındaki süpermarketlerden gidererek, paranın kendisini değil suyunu kullandığımı tüm Schengen ülkelerine gösterdim. O zaman için hayatımın en eğlenceli deneyimini yaşamış olsam da, yolculuklarda ufak tefek bir sürü sıkıntı yaşadım. Ama bir olay var ki, "Aman çok çılgınız!" kisvesi altında 1 günde 10 sene yaşlandırdı.

Interrail Biletim Hakkında

Bilmeyenler için o dönemki Interrail bileti detaylarından kısaca bahsedeyim önce. Avrupa ülkeleri arasında trenle seyahat etmenizi sağlayan Interrail bileti, seçtiğiniz tipe göre belirli bir dönemi kapsar. Bizim zamanımızda 1 ayda 10 günlük, 10 günde 5 günlük gibi tipleri vardı.  Benim biletim de 10 günde 5 günlük biletti. Yani bilet, seçtiğiniz tarihten itibaren 10 gün süre için geçerli ve sadece 5 gün trene binme hakkınız var. Üzerinde 5 adet kutucuk var, oraya trene bindiğiniz tarihleri yazıyorsunuz ve tren içinde gezen görevliye bu tek bileti gösteriyorsunuz. (Bu kutucukları kurşun kalemle doldurmak, yazılanı silmek, 3 rakamını 8 yapmak gibi türlü çakallıklar aracılığıyla bileti neredeyse her gün kullandığımı utanarak söylüyorum.)

Interrail

Treni nasıl kaçırdım?

Torino'dan yola çıkıp tekrar aynı yere döneceğim bir Interrail planı yapmıştım. Berlin'de diğer arkadaşlarımdan ayrılıp Hollanda'da 3 gün geçirdikten sonra biletin son gününde Amsterdam'dan Torino'ya dönecektim. Direkt tren olmadığı için rotam, Amsterdam-Brüksel-Paris-Torino şeklindeydi. Peki yurt içi uçuşlarda bile hava alanına 3 saat önce giden ben, nasıl oldu da treni kaçırdım? Hiç beklemediğim bir şey oldu: Brüksel'den Paris'e giden tren rötar yaptı. Evet, trenler de rötar yapabiliyormuş. Paris'e planladığım saatte inemediğim için, o günün tek Paris-Torino trenini kaçırmış oldum. Ertesi günkü trene binmekten başka çarem yoktu. Fakat son kullanma tarihi bitmiş olacağı için Interrail biletim geçersiz olacaktı. Öğrenciyim, kredi kartım yok, param neredeyse bitmiş. Geceyi tren istasyonunda geçirsem bile yeni tren bileti almam mümkün değil.

Interrail

Ne yaptım?

Rötar yapan tren ile Paris-Torino arasında çalışan tren firması aynıydı, firma adını ne yazık ki hatırlamıyorum. Soluğu firmanın yazıhanesinde aldım ve tüm detaylarıyla mağduriyetimi anlattım. "Oradaki kadın da sağ olsun, helal süt emmiş. Hatalarını kabul edip bana yeni bilet kesti." demeyi çok isterdim, fakat yüzüme bakıp, özetle "I don't give a fuck!" dedi. Yurt dışında ve tecrübesiz olmanın dezavantajı, bu tip durumlarda yeterince çirkefleşememek sanırım. Yapabileceğim hiçbir şey yok. Bir süre armut gibi oturdum tren istasyonunda, çözüm bulmaya çalıştım. Bulduğum en mantıklı çözüm dilenmek olunca bir süre daha düşünmeye karar verdim. En sonunda bir gazla Fransa demir yolu haritasını edindim. Haritadan Torino'ya en yakın tren istasyonunu buldum. Dedim ki "Sınıra kendimi atayım, sonra otostopla filan bir şekilde ulaşırım şehre."

Bütün gün Fransa'da trenle dolaştıktan sonra sınıra kadar indim. Bu sırada şansım biraz olsun yaver gitti; bindiğim trenlerin hepsi hızlı trendi, yani rezervasyon yaptırmak gerekiyor ve ilave ücrete tabii. Ama Sezercik gibi bir köşeye sığınarak, para vermeden yolculuk yapmayı başardım.

Bitti mi?

Tabii ki hayır! Akşam oldu, ben sınır istasyonuna geldim. Gece yarısı Milano'ya giden gece treni olduğunu öğrendim. Neticede Milano da alternatif olabilir, oradan her türlü geçerim Torino'ya. Süper rahatladım, istasyona bekliyorum. Tren geldi, her şey yolunda. Trene bindim fakat bir gariplik var. Oturamadım, oturacak yer yok. Kalabalık değil, "yer" yok. Gece treni dedikleri meğer trenin gece hareket etmesi değil, yataklardan ibaret olmasıymış. Ben şaşkın şaşkın etrafıma bakarken tren hareket etmeye başladı. O esnada görevli geldi bilet sormaya. Son kullanma tarihi geçmiş olan Interrail biletimi gösterdim fakat yemedi. Zaten gece trenlerinde Interrail bileti geçmiyormuş. Bu sırada hafiften bir trenden atılma korkusu sardı dört bir yanımı. Görevli amca, hiç çekinmeden benden 250€ bilet parası istedi. Artık günün hüsranıyla nasıl bir "Param yoooğğk!" diye isyan ettiysem; "İyi, tamam, ne kadar varsa o kadar ver!" dedi, bütün paramı aldı, anlaştık ve beni bir odaya yönlendirdi. Sağda ve solda 3'lü ranza olmak üzere, 6 yataklı bir kompartımana girdim. Sabaha kadar gözümü kırpmadan, tanımadığım 5 tane adamın arasında ,ki bir kısmı horluyor, yata yata yolculuk yaptım.

Tüm paramı gece trenine verdiğim için, sabah Milano'dan Torino'ya bilet alacak param kalmadı, düşünecek takatim de kalmadı. "Daha başıma ne gelebilir!" diyerek tarihi geçmiş Interrail biletimle bindim trene. Sanki hiç sorun yokmuş gibi görevliye gösterdim. Ya anlamadı, ya halime acıyıp anlamamazlıktan geldi, bilemiyorum, ama ses etmeden işine devam etti. 24 saat boyunca soğuk terler dökmeme sebep olan bu konu, daha fazla büyümeden kapanmış oldu.

Sonuç

Şimdiki aklım ve tecrübemle benzer bir durumda kalsam muhtemelen sıfır sorunla atlatırım. O dönemde öğrenci olmanın doğurduğu parasızlık, ilk defa yurt dışında olmanın getirdiği çekingenlik ve tek başına olmanın verdiği tedirginlik bir araya gelince, basit bir tren kaçırması koca bir kabusa dönüştü. Yola çıkmaktan alı koydu mu? Hayır. 2 ay sonra gidip bir Interrail bileti daha aldım 🙂

"Bir Interrail Macerası: O Son Treni Kaçırmayacaktım!" yazısı hoşunuza gittiyse diğer yazılardan güncel olarak haberdar olmak için sayfanın altında bulunan formu doldurarak e-posta grubuna abone olabilir veya sosyal medya hesaplarımı takip edebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir